Canım Benim Ne Kadar Profesyonel !
Her zaman söylerim, bu devrin insanı değilim. Beni yakından tanıyan insanlar da sık sık kurar bu cümleyi. Bazen hayatın örgüsüne ve uzaylı gibi baktığım için, bazen de fazlasıyla kırılgan olduğum için bir fanusta yaşadığımı iddia edenler bile oldu. Her neyse, uzun zaman önce vazgeçtim ‘başkaları’ nın söylemlerini dikkate almaktan. Kimse senin nasıl hissettiğinle pek ilgilenmiyor çünkü. Referans göstermek bile yersiz aslında. İyi böyle.
Tabi
ki bu durumun da hastalıklı sonuçlar doğurabileceğini keşfedişim yeni değil..
Mesela yalnızlığına aşık olup, Narsizmin doruklarında bulabiliyorsun kendini.
Bir yanın öğrenilmiş çaresizlik, bir yanın artık Kaf Dağı’ndaki burnun.. Kafayı
iyice yedikten sonra da içinde müthiş bir halay çekme arzusu.
İnsanoğlu
tuhaf yaratık. Tuhaf ve basit. Herkes çok biliyor! Herkes her konuda bilirkişi? Her konuda
bilirkişi olma iddiasındakilere bakıyorsun, bir gülme geliyor ister istemez. Hangi altyapınla? Hangi vizyonunla diye sormak istiyorsun. Lakin sinir bozucu bir cevap alacağın aşikar olduğundan kıstırıyorsun kuyruğu. Bırakıyorsun kendini kitapların dünyasına. Sinir etmiyor en azından.
Size o dimdik ama bir b.ka yaramayn kuyruğunuzla mutluluklar efenim..
Size o dimdik ama bir b.ka yaramayn kuyruğunuzla mutluluklar efenim..
18.
Yüzyıl Fransası’ nın sonradan görme aristokrat bir ailesinde doğmak, piyano ve
bale öğrendikten sonra, 9 yaşında ilk opera deneyimiyle yol almak ve siyah
beyaz fotoğraflardan ibaret bir hayat yaşamak varken.. Ben insanlık tarihinde
ukalalığın tavan yaptığı bir devre denk geldiysem, etrafa çamur atmaya da gerek
yok sanki? Kör talih diyelim ve konu kapansın.
Kabarık eteklerle meyve bahçelerinde efil efil gezmek varken, bilgisayar ekranına hapsolan bir çağda yaşayıp, yalnız ve huysuz bir kadın olduysam ve kahve içip Bülent Ortaçgil dinliyorsam bunda benim suçum ne?
Hepten kendime sarmıyorum tabi. Maymunlar cennetine dönen insanlık ta pir-ü pak değil. Ne yana dönsem yularını başkasına kaptırmış lakin ezikliği paçalarından akan sözümona külhanbeyi 'profesyoneller'. Bir de bir ‘uzman’lar ki sormayın gitsin. Sağlam kaleler zapt etmişler üstelik. Ağızlarına birer parmak bal sürülünce nasıl da aslan parçasına dönüşüyorlar !
Kabarık eteklerle meyve bahçelerinde efil efil gezmek varken, bilgisayar ekranına hapsolan bir çağda yaşayıp, yalnız ve huysuz bir kadın olduysam ve kahve içip Bülent Ortaçgil dinliyorsam bunda benim suçum ne?
Hepten kendime sarmıyorum tabi. Maymunlar cennetine dönen insanlık ta pir-ü pak değil. Ne yana dönsem yularını başkasına kaptırmış lakin ezikliği paçalarından akan sözümona külhanbeyi 'profesyoneller'. Bir de bir ‘uzman’lar ki sormayın gitsin. Sağlam kaleler zapt etmişler üstelik. Ağızlarına birer parmak bal sürülünce nasıl da aslan parçasına dönüşüyorlar !
Dillerindeki
tükürük kuruyunca/yalakalık pınarları son bulunca ne yapacaklar acaba diye derin
düşünceler içerisindeyim. Ya da kendilerinden daha tükürüğü bol biri dahil
olursa sisteme?
Demem
o ki hayat Fransız romantizminden bir hayli uzak ve Natıonal Geographic’in ayı
belgeselleri kadar sevimli(!) ancak.Çok debelenmeyeceksin sevgili okur. Düzen artık bu. Altyapısı olmayan, eğitimsiz, içi kof amma ve lakin burun deliklerinden ego fışkıran tipler altın çağını yaşıyor. İşin kötüsü onlar da bir sınıflandırma yoluna gitmişler! İyi ve kötü kavramları onların da gündemlerinde ?
Onlar da karakter tahlili peşinde! ‘Sende olmayan bir şeyi nasıl tahlil edip ölçüyorsun bi anlat hele?’ demek istiyorum. Sonra bu konu da benim sonsuz ukalalığıma yorulacak diye vazgeçiyorum.
Komikler.
Sen kimsin? Boğazına kadar pisliğe batmışsın, makamından olmamak için çevirmediğin fırıldak kalmamış ve üstelik daha kendi durumunun idrakında değilsin ama ‘felanca iyi, feşmanca kötü’ gibi gerzek bir ifadeye girmişsin. Kusura bakma sen ancak kendi dengindekilere yedirirsin bunları. Biri de çıkıp demiyor ki bunlara, güzel kardeşim senin zaten IQ düzeyin -30 neyin peşindesin??
Herkesin
zamanla yarattığı bir çöplüğü var bence. Seninle aynı frekansta olanları
etrafına toplar mastürbasyon yaparsın bir ömür.. Bunu da başarı zannedersin,
biri gelip kıçına tekmeyi basana ve gerçek hayatta hiç dostun olmadığını görene
kadar.. Menfaatleri bitince toz olan insanları fark ettiğinde anlarsın kurduğun
ilişkilerin kalitesini. Sen kimsin? Boğazına kadar pisliğe batmışsın, makamından olmamak için çevirmediğin fırıldak kalmamış ve üstelik daha kendi durumunun idrakında değilsin ama ‘felanca iyi, feşmanca kötü’ gibi gerzek bir ifadeye girmişsin. Kusura bakma sen ancak kendi dengindekilere yedirirsin bunları. Biri de çıkıp demiyor ki bunlara, güzel kardeşim senin zaten IQ düzeyin -30 neyin peşindesin??
Siz bu söylediklerimi bi ara düşünün e mi.
Bu arada (-ne olursa olsun) mutlu olmayı ihmal etmeyin. Ve sakın şunu
unutmayın, mutlu insanları kimse sevmez. Çünkü mutlu insanlar, ‘diğerlerinin’ egosunu incitir.
Ben de şurdan iki Fransız şarkısı dinleyeyim.. Bir de Can’ın kitaplığından yürüttüğüm bir kitap var elimin altında, ona yumulayım...
Ben de şurdan iki Fransız şarkısı dinleyeyim.. Bir de Can’ın kitaplığından yürüttüğüm bir kitap var elimin altında, ona yumulayım...
0 yorum: