'Şey'ler...
Selamlar,
Epeydir toparlamaya
çalışıyorum kafamı 2 kelam edebilmek için. Kafamın içi yüzlerce ‘şey’ ile dolu.
Düşünce olma tutarlılığını gösterememiş, anlamlı bir bütün oluşturamamış, fakat
varoluş çabasından da vazgeçmemiş bir sürü ‘şey’.
Gezegenler arası
yolculuk ne zaman başlayacak? diye uykularım kaçıyor. Bir de yapay zeka’ya sardım. Bir süre sonra kontrolden çıkacağı bilinen ve mutlak surette insanlığı asimile edeceği aşikar olan bir tür için neden kendimizi yırtıyoruz
ki? Biz ne olacağız bunlar insan gücünün yerine geçince? Kaynaklar da tükeniyor
üstelik.
Bence bu zengin ve
nüfuzlu insanlar, robotları/yapay zekayı
dünyadaki dengeye/devinime adapte edip, başka bir gezegene gidecek. Ben zaten o
zaman geldiğinde de fakir olacağım için beni kasan bişey yok aslında. Fakat sürekli bunları düşünmem hangisi? Artık,
nasıl bir ruh hastasına dönüştüysem yıllar içinde.
Bu ara ne konuştuğum
lafın hayrı var, ne de yazdığım şeyler bi boka benziyor. Ne kadar konuşursam
konuşayım derdimi anlatamıyorum gibi geliyor bana. Acaba ben ifade becerimi mi
kaybettim? Yoksa onlar işlerine geldiği gibi mi algılıyor? Bak burası çok
sıkıntılı. Herkesi vahşileştirir.
‘Çok sevdiklerinin
yaptığı şeyler için bile artık üzüntü duymamak’ nasıl bir şey okur? Derinlerde
bir yerlerde... Bir keşif halindeyim. ‘Aaaa bu burada mıymış?’ Dediğim şeyler
var.. Bir de, ‘bunu buraya nasıl koymuşum?’ dediklerim.. Tam teşekküllü bir süreçteyim.
İçimde bir şeyleri tasfiye diyorum. Ama kimi? Neyi? Biliyorsam öpsünler. Hem
şaşkınım, hem üzgünüm hem de müteşekkirim. Tuhaf. Yani acıyor, ama neresi diye
sorsan gösteremem. Ne bunun adı?
Geçen gün şirketin
önünde sigara içerken kocaman korkunç bir böcek yanımdaki kızın saçına kondu. Normalde
hoplar ama görmediği için keyifle kahvesini içmeye devam etti. Görmediğin
şeyler rahatsız etmez. Görmemek önemli.
Kendimi çok özledim
okur.
İnsanlara yaptığım küçük jestler,
bir süre sonra görevim olup çıkıyor ya hani, işte sevmiyorum ben onu. İyilik yapmak veya iyi
birisi olmaya çalışmak, insanı hafifletir. Fakat görev haline
gelip, süreklilik gösteriyorsa tadım kaçıyor benim. İyi birisi de olmak istemiyorum, iyilik yapmak ta istemiyorum. Beni hiç olmadığım birisi haline getirdikten sonra karşıma geçip konuşanı da kesmek istiyorum. Çok net.
Zaten kötüleri 'kötü' yapan da bu benim gözümde. İyileri bozuyor şerefsizler. Gidin kendinize bir
dünya kurun ve çıkmayın ordan. Artık birbirinizi mi şey'yapıyorsunuz, yalan mı söylüyorsunuz,
insan mı kullanıyorsunuz.. Bizi ilgilendirmez, ne haliniz varsa görün. –AMA BİZDEN UZAKTA OLUR MU?
Susmayı öğreniyorum bu
aralar. Konuşarak yol alamadım çünkü. Stilin ne olursa olsun, karşındakinin
anlama kapasitesini ve ahlakını aşamıyorsun. Sustum bu yüzden. Sükunet çok pis
bir vazgeçiştir. Adaletten, haktan, emek vermekten, dürüstlükten, özen göstermekten, sevmekten ve sevilme gayretinden… Susuyorum çok ilginç. Zamana
bırakmazdım ben pek, bu sefer öyle yapacağım.
Bir şey daha var;
uymayan parçayı değiştir. Yoksa iş gören tarafların da çalışamaz hale gelir bir
gün. Seni o hale getirenler de arazi olur(üstelik seni
suçlayarak). Göt gibi kalırsın. Sahip çık kendine. Olmuyorsa zorlama hiçbir şeyi. Bir şeyleri
zorlamak kadar yorucu bir şey yok hayatta.
Vakit az, koş!
Vakit az, koş!
1 yorum: