Bu Fotoğrafa İyi Bakın !

02:28 Bahar ERGÜL 0 Comments





Bu fotoğrafa iyi bakın... Yüreğiniz dayanıyorsa tabi...

Bu kadının yüzündeki ifade bizim ifademizdir. Türkiye'deki faşizmin derinliğini anlatır bu bakışlar. Direnişimizin gözaltına alındığı zamanlardan..

Ne kadar tanıdık değil mi?

Ne kadar alıştığımız, aynı oranda kanıksadığımız... ve diğerlerinde olduğu gibi umursamadığımız/daha az önemsediğimiz eylemlerin birinde çekildi bu fotoğraf..

2014 Yılının Mart ayı.

Acının en büyüğü... Utancın 16 kiloluk bir çocuk bedeninde öldüğü..

Henüz 15. yılında buralardan çekip giden bir kalbin duruşu..

Berkin'imizin melek olup uçtuğu günlerde çekildi bu fotoğraf..
 
Berkin Elvan'ın gidişine ağladığımız,  gaz yağmuruna tutulduğumuz ve yediğimiz dayakla gurur duyduğumuz günlerden biriydi.

35 Yaşında bir fotoğraf muhabiri olan Bülent Kılıç bu günlerde çektiği fotoğrafla dünyanın en prestijli basın fotoğrafçılığı ödülleri arasında bulunan World Press Photo'nun,  'Yılın En İyi Haber Fotoğrafı'  (Spot News Single)  dalında 1. ve 3. seçildi.

2014 yılında imza attığı karelerle Time ve Guardian gibi saygın basın organları tarafından yılın fotoğrafçısı seçilen Kılıç'ın, bu fotoğrafla ilgili yorumu şu şekilde;

"Bu fotoğrafın birincilik alacağını tahmin etmiyordum, benim için sürpriz oldu. Dünyanın 13-14 yaşlarındaki kızın gözündeki korkuyu görmesine sevindim. Çünkü Suriye ve Ukrayna'da çektiğim fotoğraflarla da başvurmuştum, ödülün Türkiye'den bir kareye verilmesi değerli. Fotoğrafı Berkin Elvan'ın cenazesinden sonraki protestolarda Mis Sokak'ta çektim. Liseli bir kız çocuğunu polisler götürüyordu."

Bülent Kılıç'ın başarısına gurur mu duymalı? Bu görüntülerin ülkemizde çekilmesine mi utanmalı? Ben bilemedim dostlar... Karar sizin...

0 yorum:

Anahtar !

11:18 Bahar ERGÜL 0 Comments

 Her ne kadar Müslüman bir toplum olsak ta itiraf edelim batıl inançlarımız var. Dinimizde yeri yok hurafenin ama insanoğlu işte, çeşitli beklentiler yüklüyoruz inançlarımıza. Konuyu tartışmaya açmak değil maksadım. İnanırsınız ya da inanmazsınız, bazı tesadüfler batıl inanışların bugüne kadar gelmesinde önemli role sahip.

 Daha önce duymuş muydunuz bilmem, bekarlar için bir söylem vardır mesela eskilerden kalan. Rivayet şudur ki; ilk defa kaldığınız bir yerde ilk gece evin anahtarını yastığınızın altına koyarsanız rüyanızda evleneceğiniz kişiyi göreceğinize inanılır.

 Geçen gece ilk defa bir arkadaşımın evinde kaldım. Hınzırlık bu ya! Gece yatmadan önce aklıma geldi. Ver bakim sen şu evin anahtarını dedim. Üzerimde şaşkın bakışlar hissedince onlara da anlattım tabi. Hep birlikte rüyama girecek olan müstakbel eşimin nasıl bir şey olacağını uzun uzun hayal ettik.

 'Bahar sen uzun boylusun, şöyle dalyan gibi birini görürsün kesin' dedi biri.
Başka biri  'sen sarışınsın esmer, karayağız bir delikanlı görsen ne iyi olur' dedi.
Evin büyük teyzesi  'olur mu canım, okumuş tahsilli kızsın şöyle takım elbiseli işi gücü yerinde birini göresin İnşallah' dedi...

Ne yalan söyleyeyim, hepsine birden amin dedikten sonra maksimum beklentiyle girdim yatağa. Uyuduk...

Rüyama giren şey neydi biliyor musunuz?

 Simsiyah bir eşşek!

0 yorum:

Yaz Dostum !

22:10 Bahar ERGÜL 0 Comments

 



Tam 16 yıl olmuş Barış Ağabey aramızdan ayrılalı..

Diş fırçalayınca 'alkış' alan çocuklardan biriydim ben de...

Barış Ağabey elimi tutup beni de çıkarmıştı o kocaman merdivenlerden mikrofona giden yola.. Güven kelimesinin karşılığıydı Barış Ağabey bir çocuk için.

Kocaman saçları, her daim gülen yüzü, işlemeli yeleği ve desenlerini bugün bile çok net hatırladığım iri yüzükleriyle asla unutamayacağım hatıralarım arasında her zaman...

Bu yüzden içimden bir şeyler kopmuştu gittiğini duyduğumda.. Eksilerek yaşamanın nasıl bir şey olduğunu öğrenişim de bu şekilde oldu.

Daha dün gibi aklımda sesi , 'amma küçükmüş, kaç yaşındaymış bu Prenses?'

'Döööööyyyyyt !'


Yıllar geçerken... Bizden geçenler ve ruhumuzu terk eden çocukluğumuz, siyah beyaz videolarda hapsolmuş gibi.. Elimi uzatsam dokunacakmışım gibi gerçek, hiç yaşanmamış gibi uzak..

 'Adam olacak çocuklar' zannettik kendimizi... Affetsin bizi... 

Öyle güzel özetlemiş ki Barış Ağabey.

Kulağımız çeke çeke söylemiş söyleyeceğini ; Yaz Dostum !



''Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi ?
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi ?
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için,
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi ?

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı,
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı.

Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile,
Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile,
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu,
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile...

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı,
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı,

Yaz dostum Barış söyler kendi bir ders alır mı ?
Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı ?
Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış,
Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı ?

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı,
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı...''


 

0 yorum:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.