İnsanın İçindeki İnşaat Bitmiyor

11:32 Bahar ERGÜL 3 Comments




‘Mutlu muyum? Tartışılır. Ama çok huzurluyum.’
Böyle dedi o ‘değişik’ taksici.

‘Huzuru seç, su akar yolunu bulur. Hayat kısa. Bak bindiğinden beri 10 tane telefon görüşmesi yaptın be kızım. Ne için???

Abi sen ne biçim insansın? Bu müzikleri nerden buldun? Bu nasıl taksicilik, gözlükler de janti?

‘Taksici değilim ki. O kocaman plazalardan birinde bir şirketin genel müdürüydüm. Ciro, hedef, satış, bütçe, büyüme oranları… Bir gün asansörde yığılıp kaldım. Hayatımın en uzun gecesiydi. Düşündükçe nefret ettim kendimden. Bana ait kararlar gibi görünse de neredeyse tamamı çevremi memnun etmek içindi. Ertesi gün şirketten ayrılma kararı verdim. 

Hani bazı dönemler vardır, hissedersin çürümenin içerden başladığını. Dedim ki ben bu gemiyi biraz kızağa alayım. İş stresinden kurtulup gözümü açmam ve kendime şöyle bir bakıp hasar tespiti yapabilmem tam 3 ayımı aldı. Eğitim hayatı, kariyer planlaması derken en güzel yıllarım gitmiş. Ne gereksiz, ne boş savaşlar vermişim. Şirketlere/patronlara para kazandırırken, parayla satın alamayacağın şeyleri kaybediyorsun. Akıl ve ruh sağlığı gibi…’

Ne modern zaman filozofları ne tıp dünyası çare bulamıyor bu yükselen yalnızlığa, bu çıldırtan hıza. Herkes çok entegre ama çok ta şikayetçi. Ayaklarımızdan zincirli gibiyiz asla tanımlayamadığımız arzu ve isteklerimize. Bazıları hayatta kalabilmek için, bazıları başka önemli(!) şeyler için.

Netice itibariyle yıllarımız ‘kariyer hedefli’ esaretle geçiyor. Motivasyon dozajımız da çok insani değil maalesef. Oyunlar artık fazla belden aşağı. ‘Dur yapma! Bunlar burada kalacak. Senin bu evrendeki değerini bunlar belirlemiyor.’ diyemiyorsun. Desen de pek anlayan çıkmıyor.  

Yol zaten çok dikenli, çok kirli, çok yıpratıcı… İnişler ve çıkışlar kimilerini eskitiyor, aşındırıyor, dejenere ediyor; kimilerinin de böyle gözünü açıyor.

Bildiğim bir şey varsa oda; bu uyanış ya da bu idrak yaşla, eğitim durumu ile, sosyo-ekonomik durum ve zeka ile ilgili değil. Tamamen kişinin algısı yani karakteri ile orantılı. Şahsiyetinde ve duruşunda hiçbir şeyi değiştirme gereği duymamış, hep etrafındakilerle ilgili gayri ahlaki manevralara kafa yormuş insanlara bir bakın. Ne bir inşaat var ne bir toz zerresi. Kafaları ne kadar net, cümleleri ne kadar kesin. Hiç mi kafan karışmadı senin bu hayatta kardeşim?

İnsanın içindeki inşaat bitmiyor hayat boyu. Düşüyorsun yükseliyorsun, tekrar düşüyorsun sonra bi daha yükseliyorsun.. Hep inişler bir şey öğretiyor, hep düşmeler eğitiyor. O dönemeçlerde oluyor ne oluyorsa. Yükselirken karşılaştıklarını bilemem ama düştüğünde gördüklerine dikkat et. Çünkü ne olursa olsun onlar gitmiyor bir yere, hep duruyorlar koşullar ne olursa olsun. Hepsi bir çekiç oluyor, çivi oluyor, sunta oluyor, demir oluyor; insanın kendini inşası bitmiyor hayatta.

Bu taksici abi düşüncelere saldı beni. İçimdeki sonsuz gibi görünen hayal kırıklıklarıyla boğuştuğum bir döneme denk gelmesi biraz talihsizlik. Kendime bile zor itiraf ettiğim yanlış kararlarım ve maalesef ki karşılaştığım profillerdeki ahlaki dejenerasyon yüzünden bir türlü planlayamadığım şeyler de son zamanlarda biraz fazla gözüme batmaya başladı. Mutsuz da değilim ama yani sanki bir şeyler 'olmadı' gibi geliyor bana. Tarifi yok maalesef. Bir çemberin içinde koşup duran sıçanlar gibi hissediyorum. Herkesin hayatında alınmayı bekleyen ve fakat hep ertelenen kararları vardır illa ki deyip kendi yakamdan düşmeye çalışıyorum. Ne yapayım?

Çok şeyyapmamak lazım belki de.  Neyse.. Ne diyorduk?
Hep inişler öğretiyor, hep düşmeler eğitiyor. O dönemeçlerde oluyor ne oluyorsa.
Evet kanatıyor, acıtıyor, yalnızlaştırıyor ama düşmek iyidir.
Ne varsa düşmekte var. İnşaata devam! 






3 yorum:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.