Haklı Olsan Kaç Yazar Ki Hem?
Bok gibi her şey.
Ne mutluydum
oysa ki uzun zamandır. Ne kadar yolundaydı hayatım..
Birden bire oluverdi
hem de… Her biri başlı başına birer travma olan bir sürü şey… Göçük altında
gibiyim.
Avuçlarımdan
akıp gitti beni anlamlı kılan en varsa.. Belki hayat, yerlerine yenisini koyacaktır
sonra? Belki böyle olması gerekiyordur, bilmiyorum. Zihnim karma karışık. Ayıklayamıyorum
hiçbir şeyi, iyi, kötü, gerekli, gereksiz… Hiçbir şeyden emin olamıyorum ve
hiçbir şeye bir anlam yükleyemiyorum bu yüzden. Kim haklı, kim haksız? Gözyaşların
yüreğinin en kuytu yerinden geliyorsa, uykularından hıçkırarak uyanıyorsan..
Yani hasar çok derinlerdeyse.. Haklı olsan kaç yazar ki hem?
Sadece
uyumak istiyorum. Hiç uyanmadan.
Bir süre
çalışmayacağım. Kendimi iyi hissedene kadar en azından.
Bursa’ya geldim.
Babama sarılmak için. Sadece sarılıyorum sıkı sıkı. Kızım neyin var? diyor. Anlatamıyorum…
Geceleri çok ağladığımı sabah şişmiş gözlerime baktığında anlıyor zaten.. Susması
daha çok acıtıyor. Deşmek istemiyor. Nelerin altında ezildiğimi bilmek istemiyor
belki de.
Çok yalnızmışım
ben. Daha önce fark etmemiştim hiç.
Bir de işler yolunda gitmeyince arazi olan insanları keşfettim bu aralar. Dostmuşuz gibi davranıp, menfaatleri bitince yok olan insanları seçmeye başladı gözlerim...
Herkesin içinde bir çocuk vardır ya
hani? O başımıza bela olup, bizi yetişkin kabuğuna hapsetmeye çalıştıklarında çıngar çıkaran afacan çocuklar... Bu ara benimki tepine tepine ağlıyor. Bir avuntu bulmaya çalıştıkça çığlık atıyor. Hiçbir zaman normal bir davranış sergilememişti zaten. Bu yüzden vazgeçtim.
Hayatımdaki her şey kontrolümden çıktı. Belki bu mağlubiyet duygusunun sebebi budur dedim kendime, kontrol manyağı olduğum için.. Epey kafa yordum ama cık... Onla ilgili değil.. Benim varlığımın hükmü kalmamış. Pek yaşıyor gibi hissetmiyorum, sadece nefes alıp veriyorum. O da sıkıntılı zaten.
Geceleri çok zor oluyor. Erkenden uyumaya çalışıyorum ama ne mümkün. Kaçtığım, unutmak istediğim ve en çok ta özlediğim her şey canlanıyor. Birinin sesini duyuyorum, birinin yüzünü görüyorum, biriyle gezdiğim bir sokağın çok alakasız bir yerde fotoğrafını görüyorum, -eski- işyerimden biri mesaj bırakıyor... Aklıma sahip olmam gerek diyorum delirmenin çizgisine çok yaklaştığımda…
Sonra güzel hayaller kurmaya çalışıyorum gözlerimi kapatıp. Aklım durmuyor, taarruz hız kesmiyor.. İnsanlar neden bu kadar kötü? Neden bu ikiyüzlülük… Prensipli bir insan olmak neden bu kadar ağır bir yük?
Yerine koyulamayacak şeyler kaybettiğimi söylüyor içimden bir his. Güvende hissetmek... Huzurlu uyumak... İnanmak gibi... Üşüyorum sonra.
Muhteşem bir
hızla kilo vermeye başladım. Sadece kahve içiyorum bir de günde 2 paket sigara.
Banyo yapmak istemiyor canım. Aynaya da 4 gün önce baktım galiba. Muhtemelen çirkinlikten yıkılıyorumdur. Maniküre de gitmiyorum. Tırnaklarımı ve
kenarlarındaki etleri yemekten dolama olacak yakında parmaklarım. ‘piyanist
parmağı gibi maşallah’ derdi annem hep. Görmezlikten geliyor böyle zamanlarda..
Ağzını açıp bir şey söylese dağılacağız çünkü ikimiz de.
Her şey yolundaymış gibi davranınca herşey yoluna giriyor mu?
Biri alsa
beni..
Kimsenin
olmadığı bir yere götürse. Ben de rahat rahat küfredip ağlasam..
Hiçbir şey
sormasa. Bu gece bu şarkıyı dinleyerek uyumayı deneyeceğim.. İşe yarar umarım...
3 yorum: