Bu Yüzden Mutsuzsun

01:07 Bahar ERGÜL 3 Comments




‘Saygı’ kavramının bu kadar içinin boşaltıldığı, bu kadar rezil, bu kadar pespaye ve bu kadar gözü dönmüşün bir arada olduğu bir ülkede yaşamaktan bıktım ben okur.

Çok mu sert girdim?

Girsin ne giriyorsa artık.. Zaten bir avuç piçin sesinden başka ses yok!

Sus komutunu almıyor artık dilim. Aylardır yazamıyorum. Ne zaman oturup iki klavye tıngırdatmak istesem tıkanıyorum. Nerden başlayayım? Kime söyleyeyim? Bilmiyorum. Söylemek istediklerim sığmıyor kelimelere, hiçbir cümleye sığdıramıyorum içimdeki girdapları/etrafımdaki dolapları..

Büyük acılar yaşıyor birileri bir yerlerde… Kimse dönüp bakmıyor o tarafa.. ‘Taraf’ olduk hepimiz zaten. Hiçbir şeyden haberimiz yok ama hepimizin bir ‘taraf’ı var çok şükür!

Önceden birine küfür etmek istiyorsam ederdim. Artık değmez deyip geçiyorum. Böyle böyle kayboldu sivri köşelerim. Sen muhatap olmak/seviyesizleşmek istemiyorsun, o seni susturduğunu sanıyor. Gerizekalı çünkü.

Bütün kırmızı ışıklarda aynı şey geçiyor aklımdan; ‘başka bir şey yapmayı denemelisin Bahar!’

Jet hızıyla geçiyor, delip geçiyor, öldürmek istiyor… Sonra bir korna sesi (ve muhtemelen sağlam bir küfürle) kendime geliyorum. Türkiye’deki sosyalleşebilmiş ayıların, seni kendinle bile baş başa bırakmamak gibi bir özelliği var.

İlk Bremen’de girdi bu zehir vücuduma. Anlayamadım. Sonra Küba’da bağırsaklarıma kadar ulaştı. Dünyada para, kredi kartı, makam, lüks, kariyer hırsı, ego ve pahalı kıyafetler olmadan da çok mutlu insanların olduğunu gördüğümden beri kendi hayatımın bir boka benzemediğini düşünüyorum.

Bir kaktüs daha dikiyorum sonra. Her ukdem için diktiğim bir kaktüsüm var. 6 ayda bir topraklarını değiştiriyorum. Rahat etsin ukdelerim…

Pakize 8 aylık oldu. Çiftleşmek istiyor. Kucağıma alıp seviyorum, güzel güzel anlatıyorum; çok küçüksün olmaz diyorum. Miyavlıyor.

Uzun zamandır kimse anlamıyor beni ve artık gerçekten kimseyle anlaşmak istemiyorum. Geçen gün biri bana dedi ki; ‘senin sorunun ne biliyor musun? Sen idealistsin. Bu yüzden mutsuzsun…’

İdealizmin hayal kırıklığından başka bir getirisi yok. Geçtim artık, beni rahat bıraksınlar. Kim ne olmak istiyorsa olsun, hiçbir şeyde gözüm yok. Ezik ve yetersiz olan ben değilim. Ahlak duvarı olmayanlarla kaybedecek saniyem bile yok. Herkesin dili herşeye dönüyor!

2 ayda 13 kitap, 4 şişe şarap, 4 tane 35’lik rakı ve sayısını bile hatırlamadığım bir sürü film bitirdim. Sonra babamı ve çocukluğumu özledim…

Konuşmuyoruz babamla. Bencillik en yakınların yaptığında daha affedilebilir bir şey değil maalesef. Kırgınlıktan bilenmek diye bir şey var okur. Hiçbir alıp veremediğin olmamasına rağmen; kırgınlık var ya… O ayırıyor bütün yolları. Dizleri ağrıyordu. Geçti mi acaba?

 ‘Büyüdükçe öğreneceksin sabrı, deli fişek!’ derdi babam. Büyüdükçe delirdim ben baba. Ruhum hasta uzun zamandır, aklımı korumak için tüm çabam..

Bir delinin güncesidir belki ‘edebi kariyerim’?



3 yorum:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.