Bu Yüzden Mutsuzsun
‘Saygı’ kavramının bu kadar içinin boşaltıldığı, bu kadar
rezil, bu kadar pespaye ve bu kadar gözü dönmüşün bir arada olduğu bir ülkede
yaşamaktan bıktım ben okur.
Çok mu sert girdim?
Girsin ne giriyorsa artık.. Zaten bir avuç piçin sesinden
başka ses yok!
Sus komutunu almıyor artık dilim. Aylardır yazamıyorum. Ne zaman oturup iki klavye
tıngırdatmak istesem tıkanıyorum. Nerden başlayayım? Kime söyleyeyim? Bilmiyorum. Söylemek istediklerim sığmıyor kelimelere,
hiçbir cümleye sığdıramıyorum içimdeki girdapları/etrafımdaki dolapları..
Büyük acılar yaşıyor birileri bir yerlerde… Kimse dönüp
bakmıyor o tarafa.. ‘Taraf’ olduk hepimiz zaten. Hiçbir şeyden haberimiz yok
ama hepimizin bir ‘taraf’ı var çok şükür!
Önceden birine küfür etmek istiyorsam ederdim. Artık değmez
deyip geçiyorum. Böyle böyle kayboldu sivri köşelerim. Sen muhatap olmak/seviyesizleşmek
istemiyorsun, o seni susturduğunu sanıyor. Gerizekalı çünkü.
Bütün kırmızı ışıklarda aynı şey geçiyor aklımdan; ‘başka
bir şey yapmayı denemelisin Bahar!’
Jet hızıyla geçiyor, delip geçiyor, öldürmek istiyor… Sonra
bir korna sesi (ve muhtemelen sağlam bir küfürle) kendime geliyorum. Türkiye’deki
sosyalleşebilmiş ayıların, seni kendinle bile baş başa bırakmamak gibi bir
özelliği var.
İlk Bremen’de girdi bu zehir vücuduma. Anlayamadım. Sonra Küba’da
bağırsaklarıma kadar ulaştı. Dünyada para, kredi kartı, makam, lüks, kariyer
hırsı, ego ve pahalı kıyafetler olmadan da çok mutlu insanların olduğunu
gördüğümden beri kendi hayatımın bir boka benzemediğini düşünüyorum.
Bir kaktüs daha dikiyorum sonra. Her ukdem için diktiğim bir
kaktüsüm var. 6 ayda bir topraklarını değiştiriyorum. Rahat etsin ukdelerim…
Pakize 8 aylık oldu. Çiftleşmek istiyor. Kucağıma alıp
seviyorum, güzel güzel anlatıyorum; çok küçüksün olmaz diyorum. Miyavlıyor.
Uzun zamandır kimse anlamıyor beni ve artık gerçekten
kimseyle anlaşmak istemiyorum. Geçen gün biri bana dedi ki; ‘senin sorunun ne
biliyor musun? Sen idealistsin. Bu yüzden mutsuzsun…’
İdealizmin hayal kırıklığından başka bir getirisi yok. Geçtim
artık, beni rahat bıraksınlar. Kim ne olmak istiyorsa olsun, hiçbir şeyde gözüm
yok. Ezik ve yetersiz olan ben değilim. Ahlak duvarı olmayanlarla kaybedecek
saniyem bile yok. Herkesin dili herşeye dönüyor!
2 ayda 13 kitap, 4 şişe şarap, 4 tane 35’lik rakı ve
sayısını bile hatırlamadığım bir sürü film bitirdim. Sonra babamı ve
çocukluğumu özledim…
Konuşmuyoruz babamla. Bencillik en yakınların yaptığında
daha affedilebilir bir şey değil maalesef. Kırgınlıktan bilenmek diye bir şey
var okur. Hiçbir alıp veremediğin olmamasına rağmen; kırgınlık var ya… O
ayırıyor bütün yolları. Dizleri ağrıyordu. Geçti mi acaba?
‘Büyüdükçe öğreneceksin
sabrı, deli fişek!’ derdi babam. Büyüdükçe delirdim ben baba. Ruhum hasta uzun
zamandır, aklımı korumak için tüm çabam..
Bir delinin güncesidir belki ‘edebi kariyerim’?
3 yorum: