Uykusuzun Notları

03:25 Bahar ERGÜL 3 Comments

İçimdeki çocuk, dışımdaki ihtiyarın elini öptü bu sabah.

Sen kazandın dedi. Bu dünya senin anlattığın yermiş, benim zannettiğim değil. Ama ben yine de hayal kurmaya devam edeyim olur mu? Umut hep var çünkü. Küstah belki, ulaşılması zor. Ama umut hep var.

İçinde ‘Ama’ geçen cümlelere düşkünlüğüm yeni değil. Çünkü Ama demek teslim olmuyorum demek. Bazı doğrular kişiseldir demek. Ben de haklıyım demek. Muhalif olmak zaten cesaret işi. Ama diyorsan korkmuyorsun. İnsanı korkularından arındıran bi şirretlik var 'ama' da.

Zaten kaçarın yok hayat 'bir yerden sonra' seni şirretleştiriyor. Hafife alma, büyük cesaret gemileri yakmak. Büyük cesaret omurgayı dik tutmak. Herkes beceremez.

Hayat büyük bi savaş. İnsanlar güvenli bölge arıyor, sakin kafa istiyor. Öyle her babayiğidin harcı değil konfor alanlarını reddetmek/terk etmek. Nelerden feragat ediyor şirretler bilsen aklın durur. (Bütün gerçek savaşçılar bunlardan çıkar unutma)

- Gerçek, ne yapacağı belli olmayan aşındırıcı bir rüzgar gibi. Günlük hayatın savunma duvarlarında delikler açabilir, -anlamayı ertelersen- koskoca yapıları çökertebilir. Gerçekten Kaçamazsın. Ona yalnız deliler ateş eder. Bir de aşıklar… Çoğunluktan olmanın kolaycılığına kaçmamış, yalana boyun eğmemiş ve bütün kategorileri reddedenler. Tanırsın onları. Faşizmi karizmatik bulmayanlardan, seversin.

- Geçmiş üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin değişmiyor. Sadece ona bakış açını değiştiriyor zaman. Binbir çeşit dertle uğraşmışsın, ruhun zımparalanmış, köşelerin kaybolmuş, kayıplar vermişsin, değmemiş... Yorulmuşsun bir de, dert anlatasın yok. Haliyle daha bağışlayıcı oluyorsun. Daha basit ama daha keskin kararlar alıyorsun.

Etrafımdaki herşeyin benim için bir anlam ifade etmemesine izin verdim. Bu beni öfkeden koruyor. Yoksa kaybederim aklımı. Çünkü insanlar ve elbette onların yarattığı sorunların da bir sınıfı var. Hayatta kimi ne kadar ciddiye alman gerektiğine ve bazen kendini hangi zindana kilitlemek istediğine kendin karar veriyorsun, bu iyi bir şey.

- Kendi içimde saatlerce dolaşıp kimseyle karşılaşmıyor olmam artık üzmüyor beni. Kökleri olmayan bitkilerden farkımın olmadığını kimseye itiraf etmedim. Sahip olmak değil maharet, ait olmak. Neye ait olduğumu bulamıyorum bir türlü. Hayatım arayışla geçiyor. Ne zaman buldum desem benden önce başka biri bulmuş oluyor. Öyle olmadığında da ben sıkılıyorum. Birisi demişti ki, 'insanları aromalı sakız gibi tatları geçince tükürüp atıyorsun Bahar.' Ne güzel aşağılamış beni.

Herkes herkesten sıkılır ki zaten. Sadece bazılarının zamanını kestiremezsin. Bu da sana yaşadığın şeyin özel ve sıradışı olduğunu zannettirir. Aklın oyunlarına bak.

Küçük bir fotoğraf karesi hala rüyalarıma musallat oluyor.

- Özür dilerim kızım.

- Benim yüzümden mi oldu anne?

- 17 yaşındaydım Bahar...

Bütün suç benimmiş gibi davrandı bana. Sanki doğarak büyük ve affedilemez bir suç işlemişim gibi. Ben de yıllarca suçlu gibi yaşadım. Suçum önde ben arkada uzun ince bir yol çizdik. Ne zaman biri tutsa elimden o lanet yoldan çıkabileceğime inandım. Öyle büyük bir inançtı ki bu geri kalan herşeyi yok saydım. Finalde yok saydıklarımla sınandım. Sınavın biri bitti, biri başladı.

Pedagojik yöntemlerle büyütülmemiş olmalarını referans göstererek, herkesi ve herşeyi suçlayıp kibrine gömülenlerden olmamak adına feragat ettim. Feragat edecek hiç bir şeyim kalmayana dek. Kalmadı. Hakkettim.

Halbuki tek derdim neandertal olmadığımı ıspatlamak ve insan olmanın hakkını verebilmekti. Büyük 'iş' in altına yattığımı çok geç fark ettim. Dünyadan tiksinmem ve insan olmanın korkunç ağırlığı altında bokumun çıkması gerekiyormuş bunu anlayabilmem için. Bazı tecrübeler eksiye düşürüyor başkan.

Sonrası aydınlanma dönemi. Boşlukları insanlarla dolduramayacağımı çok zor kabullendim. Hatta bazı boşlukların hiçbir zaman dolmayacağını. İçimde koca koca oyuklarla, onların içine düşmeden yaşamayı öğrendim. Ya da düştüğüm zaman bunu asla çaktırmamayı...

Bu yüzden beklenmedik şeylerden ve onların sarsıntılarından hep korkarım ben. Bi de korktuğum zaman çocuk şarkıları söylerim.

Düzen düşkünü bir anarşist zannettim kendimi uzunca bir süre. Varlığım çelişkiler silsilesiyken hiç erekte olamadım haliyle. Ondan 'ol' madım demek ki ben. Zorla karanlık bir odaya hapsetmeye çalıştım içimdeki zırtoyu. Halbuki bu hayatta karşılaşabileceğin en güzel şeyler hep düzenin dışındakiler.

Saat 03:16… Asla uyumuyorum. Gözlerimi kapatınca özlediklerim üşüşüyor başıma. Söyleyemediklerim çınlıyor beynimin içinde.

Zararın neresinden dönersen kar diyorlar ya, o öyle değil. Giden senden gidiyor. Umutların kaçmasın bir yerine diye yazdım bunu. Sen bari karanlıkta kalma. Ya da en azından bil ki o karanlıkta birlikteyiz. Ben hemen yanındayım.

3 yorum:

  1. "Bazı tecrübeler eksiye düşürüyor başkan." Bu cümle net ve anlaşılır bir şekilde özetliyor Bahar. Kalemine sağlık "başkan".

    YanıtlaSil
  2. Of be Bahar...anca okuyabildim " Ben bene " kalınca.... ürperdim...sanki kapı aralığından beni izleyip yazmışsın gibi geldi.. şiştim.. 2. Kez okursam daha çıplak kalacakmışım ve kendimde gorduklerimden korkup çığlık atacakmışım gibi... iyi si mi ben paylaşaydım da başka kurbanlar bulsun bu yazı.... hamiş: fazla iyi

    YanıtlaSil
  3. Kalemin,yazımın,duyguları bize geçirişin çok güzel bayıldım 🥰

    YanıtlaSil

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.