Viyana Valsi

12:41 Bahar ERGÜL 0 Comments

Robbie Williams: My way
Opera Binası

Bugün 5. günüm.
Tozu dumana katıyorum, şehir illallah dedi elimden.

           Sırt çantam, fotoğraf makinem, güneş gözlüğüm tam tekmil hiç durmadan geziyorum. Biraz ayaklarım ağrıyor sadece. Hayatımda hiç bu kadar yürümemiştim. Ama bir şey söyleyeyim mi? Yürümenin insan psikolojisinde iyileştirici bir yönü var sanırım. Yürüdükçe rahatlıyorum. Zaten burada yürümek çok keyifli. Heryere yürüyerek gitmeye çalışıyorum. Evet, şuan tarihi Opera Binası'ndayım. Burayı gezmenin maaliyeti 6,5 euro.

             Viyana valsinden bir kaç adım atmayı zor da olsa öğrendim sayılır :) 18.y.y.' ın en popüler dansıymış. İlk zamanlar köylüler arasında kalmış daha sonra, burjuva sınıfının da tercihi olmuş. Çok hızlı dans ediliyor Viyana valsinde. Özellikle dönüşler fena :) Burada uygun fiyata bilet bulmak mümkün. Mesela balkondan izlemeyi ve ayakta durmayı kabul ederseniz 7-8 euroya bilet bulabilirsiniz. Özellikle turla gelenlere kolaylık sağlıyorlar.

              Anlayabildiğim kadarıyla opera binası  2. Dünya Savaşı sırasında bombalanmış. Daha sonra 10 yıl içerisinde tekrar yapılmış. Sanata büyük önem veriliyor Viyana'da. Günün her saati bir etkinlik bulmak mümkün. Ayrıca her etkinliğin çocuklar için olanı düşünülmüş. Mesela içeri giren minicik çocuklar görüyorum şuan...

            Kahvaltımı dışarıda yaptım bugün. Karntner Strasse üzerindeki Gerstner Cafe'yi beğendim. Kahveye eşlik eden tatlı çörekler nefisti. Capuccinolar ve envai çeşit çikolata ve turtalarıyla tam bir damak şöleni diyebilirim. Değişik kalıplarda orjinal çikolatalar satıyorlar. Gitar şeklinde çikolatalara takıldı gözlerim, ikram ettiler ben de hemen yuttum :) Bayan Afrodizyak böyle yiyeceklere  'orgazmik gıdalar' diyor :)  Aklımdasın hatun kişi.

          Burada korkunç bir tatlı kültürü var. Hele kekler başlı başına birer sanat eseri. Tam benim kalemim :) Bayıldım. Ya biralardan ya da bu baş belası tatlılardan mide zaafiyeti geçirebilirim.

               Gördüklerimin tarifi yok. Yaşadığınız dünyadan soyutlanmanıza yetecek kadar gözalıcı diyebilirim. Ne büyülü bir kent bilseniz... Rüyada gibiyim.
 
              İnsan içindeki acıdan kaçabilmek, hayata tutunmak için bir sebep bulmak zorunda. Hep aynı noktadan hareket ediyoruz; yaşama isteği. Siz durup dururken bir bankta ağlama krizine girerken, buna sebep olanlar hiç olmamışsınız gibi yaşayabiliyorlar.
                        
             Gittiğim her yere benimle gelen bir hayaletle yaşıyor gibiyim. Bu şehri çoktan terk etmiş bir hayalet belki de... Yazarım yine.                   

0 yorum:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.