Anti Demokrat Kadınlar

19:35 Bahar ERGÜL 0 Comments

Demokrasiyi en çok kadınlar sevmeli. Diktatörlüğün karşısına önce onlar dikilmeli. Zira kadınsal değerlerin kaybı demek, toplumun DNA'sının bozulması demektir.

Özellikle Doğu toplumlarında en çok kadınlar desteklemeli demokratik yapılanmayı. Kişisel hak ve özgürlükler konusunda Arap kadınlarının yaşadığı mağduriyetin dünyada başka bir örneği yok. Eşit çalışma şartları, eşit yargılanma, eşit şartlarda eğitim görme...v.b. Her konuda eşitlik talepleri reddediliyor bu kadınların. Rakamlar çarpıcı. Üniversite mezunu kadınlar arasındaki işsizlik oranı, erkeklerinkinin iki katından da fazla.

Bu aslında iyimser bir tablo. Arap kadınlar, en azından mensubu oldukları toplumun kemikleşmiş tabularıyla mücadele ediyor. Ya diğerleri? Yaşam hakkı ellerinden alınan kadınlarla aynı dünyada yaşıyoruz ne yazık ki. Savaşların da en büyük kaybedenleri kadınlar oluyor. Onların kaderleri ölmekten beter; tecavüze uğramak... Bu yüzden savaş meydanlarından, hayata küstürülmüş kadınlar kalıyor geriye.

Görünen o ki, -kadınlara nazaran- erkeklerin pek bir kaybı olmuyor baskıcı rejimlerde. Ataerkil toplumların yazgıları kaçınılmaz benzerlikler gösteriyor. Rüştünü ıspatlamaya çalışan her devlet adamı, ilk olarak kadınları budama gereği duyuyor. Önce onların yaşam alanı ve standartları sınırlandırılıp deyim yerindeyse kulağı bükülüyor, ibret-i alem için. İlk 'ellenen' kadın özgürlüğü oluyor. Ne acı...

Tarihsel sürece baktığımızda Türk kadını'nın evrimi, diğer hemcinslerine havlu attıracak cinsten. Osmanlı dönemindeki cariyeler sisteminden, Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla kurtulmuş Türk kadını. Yasalar ve kanunlarla hakları güvence altına alınmış, topluma aktif katılımı gerçekleştirilmiş. Ayakları üzerinde durması, birey olarak algılanması sağlanmış.

Günümüzdeki soyutlanma ya da hezimet, adı herneyse bunu biz yarattık. Kadına değer verip, onu yücelten Atatürk olmasına rağmen, bir kadın televizyona çıkıp, “Humeyni’yi Atatürk’e tercih ediyorum…” diyebiliyorsa, toplumun derinliklerinde daha ağır travmaların olduğunu tahmin etmek güç değil. Demek ki önce zihni özgürleştirmek gerekiyor!

Kendi hemcinslerine bile çok çirkin ve yakışıksız söylemlerde bulunan devlet büyüklerinden, kadına yönelik nezaket ve demokrasi adına faydalı atılımlar beklemek hayalperestlik olur kanımca. Nitekim Kadın Bakanlığı'nın kaldırılıp yerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı kurulması, söylediklerimi kanıtlar nitelikte.

Gündeme geldiğimiz ilk mevzu ''3 çocuk'' malumunuz. Safın biri de çıkıp ''çok eşlilik yasal olsun'' diye bir taş attı kuyuya, hiçbirimiz çıkaramıyoruz. Kadının kendine reva gördüğü muamele bu iken, hangi demokrasiden bahsedilir orası da ayrı bir konu. Hal böyle olunca, bütün kadınların demokrasi ve özgürlükten yana olduğunu düşünmek gaflet olur...

Temel hareket noktası; kadının kendine biçtiği değer ve rol. Toplumda olmak istediğimiz yeri belirlerken gerçekci ve idealist davranmamız gerekiyor. Ne erkeğin yedeği olmalı, ne de klasik feminizme esir olmalı. Bunun da bir orta yolu var...

Kaleme alındığı tarih : 26.03.2012

0 yorum:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.