Bir Ben Miyim ?

09:42 Bahar ERGÜL 0 Comments

Yazı yazmanın en zor tarafı nedir diye sorsalar, ilk cümleye başlamak derim. Hoş! Cümle kurmak bile büyük lüks benim için şimdilerde ya, neyse ki bozuntuya vermiyorum.

Yutkunmak, nefes almak ve zorlayarak ta olsa gülümsemeye çalışmak korkunç birer yükken, hiçbir işin yokmuş gibi sen kalk içindeki cehennemi tarif etmenin derdine düş? Kime neyi ıspatlamaya çalışıyorsam? Kendi artistliğimden de gına geldi  artık.

Bildiğim tek şey, her düştüğümde bir müddet yerde kalmayı (bile isteye) tercih ettiğim. Bunu neden yaptığımı da düşünüyorum tabi. Manyak değilim sonuçta. Bulduğum cevaplar hepimizi ilgilendiren cinsten sevgili okur. Bundan sebep peyda oldu bu yazı huzurlarınıza.

Ben derim ki, yaşanan çatışmanın şiddeti ya da ruhtaki tahribatın boyutu ne olursa olsun yaralar tamamen iyileşmeden insan içine çıkmamalı. (Herkes gibi ben de kendi parametrelerime göre estiriyorum, sen istersen başka bir yol da denersin)

B.ktan şeyler yaşıyorsan eğer, tam anlamıyla öyle olmalısın. Bağırsaklarına kadar inmeli o acı. Canın beş karış suratla mı gezmek istiyor? Gez! Saçını taramak dünyanın en büyük işi mi? Tarama o zaman. Çünkü göreceksin daha sonra içinde kıyametler koparken, iyiy-miş gibi görünmenin bir işe yaramadığını.

'Pozitif düşünme' furyasının yarattığı sektöre ve evrene pozitif enerji gönderirken idiota dönen insancıklara bakınca mutsuz ve depresif hallerim nedense pek bir sevimli gelmeye başladı bana? Samimiyetsizlik saç diplerimize kadar inmiş. Ne iğrenç.. 

Bir acın, sıkıntın, derdin varsa kalbinin bir köşesinde hissettiğin, onu dibine kadar yaşa. Zaten vadesi dolunca kendisi defolup gidecek, acele etme.. Sen ne kadar pozitife bağlarsan bağla, hiç olmadık bir zamanda, hiç olmayacak bir yerde hortayıverir o yok-muş gibi yaptığın şey.

Burun buruna gelirsin kendinle. Ne olacak o vakit? Ne kadar sıvışabileceksin?

Son 3-4 aydır kimseyle konuşamadığım zamanlardayım.. Tüm sevdiklerimi erteleyerek dostlarımı küstürerek içime kapandığım zamanlarda. Bütün günahlarımla yüzleştiğim ve bundan sonraki süreçte kimseyi iplememem konusunda kendime söz verdiğim zamanlar... Etrafımdaki herkesi tekrar konumlandırmaya çalıştığım, konumlandıramadıklarımı ise hiç düşünmeden çöpe attığım zamanlar... 

Tek bir soru var aklımda; Bir ben miyim değerlerimi zor durumda kalmadan gözden geçirme zahmetine girmeyen? Bir ben miyim canı yanmayınca doğruyu bulamayan? Akıllanmayan??

Ağır bedeller ödetiyor bazen hayat. Ne kadar dik olursan ol kırılıyorsun bir yerinden. İstediğin kadar aslan kesil, bir  'şey' gelip dürüyor defterini. 

Çok düşünceliyim okur.
Canım acıyor.


Herkes kendi parametreleriyle asıp kesmeye başladığından beri içinden çıkamaz olduk bu işlerin.. Kimse burnundan kıl aldırmıyor. Kuyruklar dik! (Kuyruğuyla boğmak istediğim insanlar var.)

Kendime olan inancımı sorguladığım ve uzaylı gibi gezdiğim günlerden biri daha bitti. Böyle zamanlarda dizine yatırır severdi annem. 'Herşey insan için Bahar'ım..'

Benden baharlar giderken... Herşey insan için anne..
Ben ayağa kalkarım kalkmasına da..

Ya sonra?

0 yorum:

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Blogger tarafından desteklenmektedir.